-Lice-
İdari Durum
İlçe, 1042 yılında Antak merkezine bağlı bir köydü. 1071 yılında Türkler’in eline geçti. 1515 yılında da Osmanlı Egemenliğine girdi. Antak merkezine bağlı bir köy iken daha sonra ilçe merkezi oldu. Diyarbakır sancağına bağlandı. Bucak olarakta Hani, Lice’ye bağlandı. 1900’de yayınlanan bir salname ile Keraz (Kocaköy) de bucak olarak bağlandı. Bu durum 1924’e dek sürdü. Çok eski bir yerleşim yeri olan Lice'de Belediye 1867 yılında kurulmuştur. 14 mahalle muhtarlığı, 56 köy ve bunlara bağlı 106 mezra ve 15 kom olmak üzere 177 yerleşim birimlerinden ibarettir.
Kaymakamlık Makamı ve bağlı İlçe Yazı İşleri Müdürlüğü, Adliye, Nüfus Müdürlüğü, Sivil Savunma Memurluğu, Malmüdürlüğü, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, Tapu Sicil Müdürlüğü, Müftülük ile Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Hükümet Konağı'nda diğer daire müdürlükleri ise kendilerine ait binalarda hizmet vermektedir.
Lice Tarihi
Lice bölgesinde çok eski tarihlerde yerleşik hayatın başladığı bilinmektedir. Lice’deki Asur kitabeleri M.Ö.7000’li dönemlerdeki arkeolojik bakır çağı son Neolitik döneme tanıklık etmektedir.
Yörede M.Ö. 3000’lere ilişkin ilk bilgiler Hurri – Mitanni halkına dayanmaktadır. M.Ö. 14. Yüzyıl sonlarında Hurri – Mitanni egemenliğine son veren Asurlular oldu. Frig akınları Asur devletini zayıflatınca, yerel prensler öz yerlerinin sahibi oldu. Bu döneme ait belgelerin azlığı nedeniyle bu prenslikler hakkındaki bilgiler azdır. Nirbi Prensliği’nin Lice ve Hani yörelerinde hüküm sürdüğünü Asur ve Urartu kaynaklarından öğreniyoruz. Bu dönemden sonra Lice’de çeşitli medeniyetler hakim olmuşsa da Lice daha çok Asur hakimiyetinde olmuştur. Daha sonra bölgede sırasıyla Med, Pers, Makedon, Partlar ve Roma hâkimiyeti sürmüştür. Lice M.S 622 – 639 yılları arasında Bizans ( Doğu Roma ) hâkimiyetine girmiştir.
Halife Hz. Ömer zamanında Lyaz Bin Ganem ve Halid Bin Velid komutasındaki ordular Bizans’la savaşarak tüm Diyarbakır ve ilçelerini ele geçirdiler. Hz. Ali ile Muaviye arasında yaşanan Sıffin Savaşından sonra “Hakem Olayı” ile Muaviye halife seçilince Emevi devleti kuruldu. Böylece tüm El-Cezire (Mezopotamya) ve Diyarbakır, Emevi devletine bağlanmış oldu. Emevilerin yıkılmasından sonra bölge Abbasi’lerin eline geçti. Abbasi’ler sürekli olarak Bizans’la savaşması sonucu zayıfladı ve bölge Mervaniler’in hâkimiyetine geçti. Mervaniler döneminde Lice ve Diyarbakır en sakin yıllarını yaşadı. Mervaniler’den sonra Lice ve Diyarbakır Büyük Selçukluların hâkimiyetine geçti. Bölge Melik Şah’ın ölümüne kadar Büyük Selçuklu denetiminde kaldı. Melik Şah’ın ölümünden sonra büyük bir otorite boşluğu yaşandı. O sırada Suriye’de yaşayan Melik Şah’ın kardeşi Tutuş kendi hükümdarlığını ilan etti. Tutuş 1098 yılında haçlılarla girdiği savaş sonrası ölünce bölge 1121 yılına kadar Ahlatşahlıların elinde kaldı. 1121 yılından sonra bölge Mardin Artukluları ile Hasankeyf Artukluları arasında el değiştirdi. 1222 yılında Diyarbakır ve çevresindeki tüm kaleler İlhanlılar tarafından yağmalanmış ve bir süre sonra Eyyubi hâkimiyetine geçmiştir. Bundan sonra bölge Eyyubi Anadolu Selçuklu savaşlarına sahne oldu. Bölge 1259–1302 yılları arasında Anadolu Selçuklu Devletine bağlı kaldı.
İlhanlı hükümdarı Gazan Han (1259-1304) II. Suriye seferi sırasında Diyarbakır ve bölgesini Mardin Artuklularına bıraktı. Böylece bölgede İlhanlılara bağlı bir Artuklu yönetimi tekrar başlamış oldu. Bundan sonra yerel amirler tarafından yönetilmeye başlanan Atak (Lice) Meyafarikin, Amid kaleleri bu durumlarını 1390’lı yıllara kadar korudu. 1394’te Timur Diyarbakır’ı kuşatarak aldı. Timur daha sonra bölgenin yönetimini Kara Yülük Osman’a bıraktı. Böylelikle yöre 1401’de Akkoyunlu yönetimine girdi. Safavi’ler 1502’de Şurur Savaşı’nda Akkoyunluları yendikten sonra ülkenin her yanına hâkim oldu. Ancak çeşitli iç isyanlar olmaya devam etti.
Bu durum 1517 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun bölgeye hâkim olmasına kadar devam etti. Bunca savaştan sonra Lice ve Diyarbakır Osmanlı İmparatorluğu’nun hâkimiyetine girerek belli bir istikrar yakalamıştır.
1517 yılında Osmanlı egemenliğine giren Lice bu sırada önemli bir yerleşim yeri olup Atak sancağına bağlıydı. Bundan sonra giderek önem kazanmaya başlayan Lice 1871 yılında ilk defa Diyarbakır’a bağlı bir ilçe konumuna gelmiştir. Genç, Hani ve Kulp Lice’nin bucakları olarak görülmüştür.1890’da da Kocaköy Lice’ye bucak olarak bağlanmıştır. 20 Nisan 1924 tarihli Teşkilat-ı Esasiye kanununun 89. maddesi sancakları kaldırmış ve idari taksimat vilayet, kaza, nahiye ve köy şeklinde tespit edilmiştir. Bu konuma dayanılarak Lice, Diyarbakır iline bağlı bir ilçe olmuştur. İlçe 6 Eylül 1975 yılında büyük bir deprem felaketi geçirmiştir. 2367 kişi hayatını kaybetmiş, ilçe merkezi tümüyle hasar gördüğü için dağın aşağı tarafına yeniden inşa edilmiştir. Yine aynı depremde yaklaşık 35 köyde birçok can kaybı ve ağır hasar meydana gelmiştir.
LİCE ADININ KÖKENİ
Diyarbakır’ın en eski tarihe sahip ilçelerinden biri olan “Lice”nin adına ilk kez Asur kaynaklarında rastlanmaktadır. Bu kaynaklara göre bölge “ŞİRİŞA” olarak adlandırılmakta idi. Kaynaklarda; “ 1. Tiglatpileser ( M. Ö. 1116-1090) Asur kralı olunca, Diyarbakır ve yöresini egemenliği altına almak amacıyla bu yöredeki yerel prensliklere saldırdı. Yöre halkı ŞİRİŞA bölgesine çekildi. Ancak kral, ŞİRİŞA yöresine gelerek buraya sığınanları ortadan kaldırdı”. şeklinde geçer.
Görüldüğü gibi bu sıralarda yöre ŞİRİŞA olarak adlandırılmaktadır. “Lice” adının ne zaman kullanılmaya başlandığı bilinmemekle birlikte “Holuris” ten geldiği sanılmaktadır. Holuris, İllirisis, İlice ve daha sonra Lice biçiminde değişmiştir.
Osmanlı Devleti’nin 1540 ve 1564 yılı tahrir defterlerine göre “Ilıca”, “Atak” (Entax ) sancağına bağlı bir köydür. Holuris, İllirisis ve daha sonra İlice veya Lice ile Ilıca arasındaki benzerlik hemen göze çarpmaktadır. “Ilıca” sözcüğünün Osmanlıca yazılmış tahrir defterlerinden transkripsiyonu ( çevirisi ) sırasında yanlış okunmuş olması ihtimali yüksektir. Çünkü “Ilıca” sözcüğü aynı zamanda “İlice veya Lice” şeklinde de okunabilir.
Yukarıdaki bilgiler ışığında bugünkü Lice yöresinin eskiden ŞİRİŞA olarak adlandırıldığı, Lice isminin de Holuris’ten gelerek daha sonra İllirisis, İlice ve nihayetinde Lice şeklini alarak günümüze kadar geldiği söylenebilir.
LİCE’YE HÂKİM OLAN MEDENİYETLER
- Hurr-i Mitanni Egemenliği
- Birinci Asur Egemenliği
- Prenslikler Dönemi
- İkinci Asur Egemenliği
- Bi-Zamani Krallığı
- Üçüncü Asur Egemenliği
- Urartu Egemenliği
- Yörede Son Asur Egemenliği
- Med Egemenliği
- Makedon Egemenliği
- Part Egemenliği ve Büyük Tigran Dönemi
- Part-Roma-Sasani-Bizans Dönemi
- Emeviler
- Abbasiler
- Büyük Selçuklular
- Suriye Selçukluları
- Ahlatşahlar
- Artuklular
- Eyyubiler
- İlhanlılar
- Akkoyunlular
- Osmanlı İmparatorluğu
Nüfus Durumu
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2008 Nüfus Sayımı Sonuçları''nı açıkladı.Buna göre, ülkemiz nüfusu 2008 yılı sonu itibariyle binde 13,1'lik artışla 71 milyon 517 bin 100 kişiye çıktı. TÜİK verilerine göre, nüfusun yüzde 75'i il ve ilçe merkezlerinde yaşıyor. İl ve ilçe merkezlerinde ikamet eden nüfus 53 milyon 611 bin 723 kişi, belde ve köylerde yaşayanlar ise 17 milyon 905 bin 377 kişi olarak hesaplandı. Sonuçalar göre, İlçemiz nüfusu ilçe merkezi: 12.111, köyleirn nüfusları: 19.140 olmak üzere Toplam: 31.251 oldu. Geçen yıla göre İlçe Merkezi 1007 azalırken Köyler Nüfusu 1698 arttı.. Toplamda ise İlçe Nüfusu 2007 yılı sonuçlarına göre 691 arttı.
.
2007 Ylı 2008 Yılı
Merkez 13.118 12.111
Köy nüfusu 17.442 19.140
Toplam 30.560 31.251
KÖY NÜFUSLARI:
Merkez Bucağı
Köy Toplam Erkek Kadın
Damar 18 10 8
Daralan 423 210 213
Dernek 1.068 542 526
Ecemiş 295 136 159
Güçlü 31 18 13
Güldiken 390 208 182
Gürbeyli 204 104 100
Hedik 89 50 39
Kılıçlı 292 153 139
Kıpçak 812 409 403
Kutlu 153 81 72
Örtülü 72 44 28
Saydamlı 87 43 44
Sığınak 360 186 174
Şenlik 93 55 38
Tepe 240 128 112
Türeli 163 86 77
Ulucak 102 53 49
Üçdamlar 1.364 713 651
Yalımlı 163 89 74
Yamaçlı 48 18 30
Yorulmaz 35 22 13
Yünlüce 367 190 177
Zümrüt 1.154 597 557
Serin 129 69 60
Duru 1.016 514 502
Ergin 126 69 57
Kıyı 460 220 240
Tuzla 123 74 49
Yaprak 572 294 278
Kıralan 422 225 197
Bucak toplamı 13.881 7.170 6.711
Kayacık Bucağı
Köy Toplam Erkek Kadın
Savat 329 152 177
Bağlan 337 171 166
Çağdaş 76 44 32
Çavundur 260 120 140
Dolunay 445 204 241
Esenler 353 164 189
Gökçe 554 277 277
Kabakaya 342 177 165
Ortaç 164 79 85
Oyuklu 1.001 457 544
Yalaza 222 121 101
Ziyaret 647 316 331
Dibek 132 70 62
Uçarlı 397 204 193
Bucak toplamı 5.259 2.556 2.703
TOPLAM: 19.140 9.726 9.414
Coğrafi Durumu
Diyarbakır'ın Kuzeydoğusunda yer almaktadır. İlçe merkezi 1975 Depremi'nden önce Akdağ eteklerindeki Akı tepesinde kurulu iken, depremden sonra hemen aşağılarında bulunan ovaya kurulmuştur. Lice'nin Deprem öncesindeki yerleşimi eğimli ve kademeli bir düzende olup uzaktan bakıldığında sanki evler birbiri üzerine dizilmiş gibi bir görüntü ortaya çıkmakta idi.
Lice'nin Diyarbakır il merkezine uzaklığı yaklaşık 90 km, Yüzölçümü 1.083 km²'dir. Merkez bucağı dışında 1 bucak (Hezan-Kayacık), 13 Mahalle, 56 Köy ve 112 Mezrası vardır.
Lice ilçe merkezi daha önceleri Antak Kalesi'ne bağlı bir köy iken (1042 yılında) zamanla gelişmiş ve (Antak Kalesinin de zaman içinde önemini yitirmesiyle) İlçe Merkezi konumuna gelmiştir. Güneydoğu Toroslar'ın güney eteklerinde, deniz yüzeyinden yaklaşık olarak 1100-1125 m. yükseklikte kurulmuştur.
İlçe topraklarının bir bölümü Güneydoğu Anadolu, daha büyük olan bölümü ise Doğu Anadolu Bölgesi'ndedir. Güneydoğu Anadolu bölgesinde bulunan Diyarbakır ilinin, Doğu Anadolu'ya sarkan diğer ilçeleri ise Çüngüş ve Kulp'tur.
İlçe toprakları, Güneydoğu Torosların engebeli ormanlarla kaplı, Kuzey - Güney doğrultulu vadilerle çok yarılmış kesimlerini kaplar. Hani ve Lice Yörelerinden, güneye doğru Sarım Çayı'na doğru Koz (yüksekliği 2.283 m.), Cirbir, Lis (2.220 m.) ve Adem (2.100 m.) dağları uzanır. Kuç, Şagur (Şahur Köyü) ve Mızak (Mizak) dağları ikinci sırayı; Bebek, Eshab-ı Kehf, Zırıht ve Cun dağları da üçüncü sırayı oluşturur. Dördüncü sıra ise, Piraziz, Nerip, Dakyanus ve Hezan dağlarıdır.
Toprakları Doğuda Kulp, Güneydoğuda Silvan, Güneyde Hazro, Güneybatıda Kocaköy, Batıda Hani, Kuzey ve Kuzeybatıda ise Bingöl ilinin Genç ilçesi ile çevrilidir.
Lice'nin komşuları arasında en uzun sınır; 48 km uzunluğu ile Bingöl il sınırıdır. Bingöl sınırı Kuzeybatıdaki Ecemiş Köyü, İvecik Mezrasında başlar, kuzeydoğudaki Güldiken Köyünde biter. Doğuda ise 27 km. uzunluğunda Kulp sınırı bulunur. Bu sınır kuzeydoğudaki Güldiken Köyü, Çotuk Mezrasında başlar, güneydoğudaki Türeli Köyü Dehlizara Mezrasında biter. Güneydoğu sınırında ise 8 km. uzunluğunda Silvan sınırı bulunur. Silvan ile Lice sınırını Yumru Dağı oluşturur. Silvan sınırı Türeli Köyü Dehlizara Mezrasında başlar, Kutlu Köyü Kerpiçören Mezrasında biter. Güneyde 18 km. uzunluğunda Hazro sınırı bulunur. Hazro sınırı Kutlu Köyü Kerpiçören Mezrasında başlar, Dolunay Köyünde biter. Güneybatıda ise 20 km .uzunluğunda Kocaköy sınırı bulunur. Kocaköy sınırı Dolunay Köyünde başlar, Gökçe Köyünde son bulur. Batıda ise 37 km. uzunluğunda Hani sınırı bulunur. Hani sınırı Gökçe Köyünden başlar, Ecemiş Köyü, İvecik Mezrasında son bulur..
İklimi
Yağmur
Yapılan ortalama ölçümlere göre Lice'nin çevreye nazaran en fazla yağışı kaydettiği görülmektedir. Örneğin; yıllık yağış tutarı Diyarbakır'ın diğer ilçelerinden Silvan'da 729 mm., Ergani'de 767 mm., Kulp'ta 1.156 mm. iken Lice'de 1.293 mm'dir. Kuzeydeki Dağların eteklerine gidildikçe yağış miktarı da artmaktadır. En fazla yağış İlkbahar'da yağarken, en az ise Yaz mevsiminde, Temmuz ve Ağustos aylarında 1 milimetre veya hiç yağış almadığı da olur. Bu aylarda ilçe arazisi kupkuru olur. Sonbaharda Kış'a nazaran daha az yağış düşer.
Kar
Diyarbakır'ın Doğu Anadolu Bölgesi'ndeki ilçelerinden biri olan Lice'de Kış'lar oldukça soğuk ve yağışlı geçer. Diyarbakır ve diğer ilçelere nazaran en yoğun Kar yağışı Lice'dedir. Kar'ın yerde kalma süresi de bölgeye nazaran Lice'de daha uzundur. Aşırı Kar yağışları yüzünden Lice-Genç ve Lice-Kulp Karayolu sık-sık ulaşıma kapanabilmektedir. Kar yağışının çok olduğu ve soğuklar nedeniyle uzun süre yerde örtü oluşturduğu zamanlarda ulaşım tamamen aksayabilmektedir.
Akarsular
523 Km'si ülkemiz sınırlarında olmak üzere toplam 1.900 Km.lik uzunluğuyla Türkiye'nin en uzun 2. nehri olan Dicle Nehri'nin en önemli iki kaynağından biri ilçemiz sınırları içindeki Bırkleyn Mağaraları'ndan doğmaktadır. Bırkleyn suyu, Lice'nin yukarısında, Lice-Genç yolu üzerinde bulunan Bırkleyn mağaralarında doğar. Bir süre güneybatı yönünde akar. Sonra batıya yönelir; kimi dere sularını alarak çoğalır. Piran yöresinde (Dicle ilçesinin eski adı) Dibni (Zebene) suyunu alır. Zoğrıkelkum Köyü'nün yukarısında güneye döner. Metinan ve Amini kaleleri önünden geçerek Delucan yöresinde, Gölcük civarında doğan diğer kolla birleşir. Dicle'nin yatağı Delucan'dan sonra güneye doğru düzleşir. Diyarbakır'dan varmadan önce Devegeçidi suyunu alır. Diyarbakır'ı geçtikten sonra sağ taraftan Havar, Yenice ve Karasu derelerini, soldan da Ambar, Kuru, Pamuk, Sinan ve Batman çaylarını alır. Daha sonra Göksu ve Aşağı Hanik çaylarını da alarak Cizre sınırına varır.
Ulaştırma ve Alt Yapı
1-Yol Durumu
İlçemiz Diyarbakır İl merkezine 87 km. mesafede olup, asfalt bir güzergahtan her mevsim ulaşım rahatlıkla yapılmaktadır. İlçe merkezine bağlı olan köylerle olan ulaşım ise stabilize yollarla yapılmaktadır. 2004 yılında Köy Hizmetleri araçları ile 80 km.ye yakın köy yollarının malzemeli bakımı yapılmıştır. 2005 yılında Köye geri Dönüş Projesi çerçevesinde Köylere Hizmet Götürme Birliğince iş makineleri kiralanarak Duru, Duru Kavacık, Hacı Musa, Sağatan ve Işıklı mezraları, Ceper Köyü Beyler Mezrası, Ziyaret Köyü ,Ziyaret Fis Mez., Birlik köyü,Esenler köyü ve Arıklı köyü olmak üzere yaklaşık 30 km stabilize yol yapılmıştır. Geri dönüş yapan köy yollarının yapılması için çalışmalarımız devam etmektedir. Ayrıca, 2006 ve 2007 KÖYDES projeleriyle köy yollarımızın önemli bir kısmının bakımı ve iyileştirilmesi yapılmış ve çalışmalar devam etmektedir.
2-Haberleşme Durumu
İlçemiz PTT binası 1984 yılında Hükümet Konağı civarında 4 kattan ibaret betonarme bir bina yapılmıştır. Hizmetler bu binada sürdürülmektedir. Eski santralin ihtiyaca cevap vermemesi nedeniyle 1995 yılında 1000 abonelik yeni bir santral kurulmuş ise de bu santralın da ihtiyaca cevap vermemesi üzerine 2003-2004 yılında santralın kapasitesi büyütülerek 1750 aboneliğe çıkarılmıştır. İlçemiz Haberleşmesi savat köyü kilise dağı üzerinde tesis edilen radyolink sistemle sağlanmaktadır. Ayrıca ilçemize bağlı Savat(Kayacık) köyünde 304, Oyuklu köyünde 304 abonelik santral mevcuttur. Yerleşime açık diğer köylerimizde de Kablosuz Telefon sistemi ile haberleşme sağlanmaktadır.
Ekonomik Yapı
İlçe halkı genellikle tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Bir kesimi de ticaret ve zanaatkârlıkla uğraşmaktadır. Son yıllarda bölgede vuku bulan terör olayları nedeniyle tarım ve hayvancılık sektöründe azalma olmuş ise de geri dönüşün başlamasıyla bu sektörlerde canlanma olmuştur. Tarım ve hayvancılık alanında mesafe alınabilmesi için uzun vadeli kredi imkânları sağlanmalıdır. 1997 yılında faaliyete geçen Toprak Mermer Fabrikası 200 -250 vatandaşımıza iş imkânı sağlamıştır. 1999 yılında temeli atılan Toprak Yağ ve Yem Fabrikaları faaliyete geçmiş olup bu fabrikalarda 150-200 civarında vatandaş istihdam edilmiştir. İlçemizdeki işsizlik oranında fabrikaların faaliyete geçmesi ile azalma olmuştur.
İlçe merkezinde Türkiye Kalkınma Vakfına ait 150 öğrenci kapasiteli bir halı atölyesi bulunmakla birlikte halen öğrenci sayısı 40-50 civarındadır. Bu kursta kullanılan tezgâhların 42 adedi ilçemiz Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfına aittir.
İ
lçemizdeki halkın büyük kesiminin geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. İlçemizdeki arazilerin 41.346 dekarlık bölümü sulu, 358,054 dekarlık bölümü ise kuru tarıma elverişlidir. Sulu arazilerde tütün, pamuk, sebze; kuru arazilerde ise buğday, arpa v.s. hububat ekimi yapılmaktadır. Terör olayları nedeniyle azalma gösteren tarım ve hayvancılık; geri dönüşün başlaması ve devlet tarafından çiftçilere sağlanan Doğrudan Gelir Desteği ile canlanmıştır. İlçemizde, mevcut tarım arazisinin 33.815 dekarı bağ, 14.415 dekarı da meyve ağaçlarından oluşmaktadır. Son istatistiklere göre ilçemizde 4000 adet büyükbaş, 3.000 adet küçükbaş, 15.450 adet kümes hayvanı varlığı tespit edilmiştir
Tarım:
İlçe yeryüzü şekilleri bakımından engebeli bir yapıya sahip olduğundan tarım alanları fazla yer kaplamamaktadır. Ekili tarım alanlarında yetiştirilen ürünlerin başında tütün gelmektedir. Bunun yanında pamuk, sebze ve hububat ekimi de önemli yer tutmaktadır.
İlçemizin toplam yüzölçümü 1.041.800 dekar olup, bu alanın 255.740 dekarı tarım, 60.500 dekarı çayır-mera, 622.120 dekarı orman arazisi, 65.890 dekarı ise kullanışsız arazidir.
Tarım arazisinin 41.000 dekarı sulu tarım arazisi olup kaynak, dere ve kuyu sulamasıdır. Devlet sulaması mevcut değildir. Vatandaşlarımızın son yıllarda kendi imkânlarıyla kazdırdıkları kuyularla sulu tarım arazisi oranı biraz artsa da sulama suyu sıkıntısı devam etmektedir.
Bağcılık:
Ülkemizin neredeyse her köşesinde üzüm ve üzümden elde edilen ürünler, bağcılık kültürünü daha yakından tanımanın oldukça güzel bir örneğidir. Bağbozumu, üzümlerin olgunlaştıktan sonra toplanması işlemine verilen isim olarak bilinir. İlçemizde bağcılık fazlasıyla önemli bir işlev görmektedir. İlçe dışında başlayan bağlardan elde edilen üzüm ve üzümden elde edilen ürünler geçim kaynaklarından birini oluşturmaktadır. Asma ağacının ve bağcılığa verilen önemi fazla olması nedeniyle bağcılık ve tarımı özel bir yer almıştır.
Her yıl mart-nisan aylarında ilçe halkı üzüm bağlarının bakımını, onarımını yapmakta, ekim ayında ise bağbozumunu gerçekleştirmekte ve ürün kaldırılmaktadır. Üzümün doğru zamanda hasat edilmesi gerekir. Üzümler istenilen olgunluğa eriştiğinde hasat başlar. Hasat sırasında bozuk ve küflü üzümler ayrılır. Bağbozumu zamanı ilçede hareketlilik başlar, hemen hemen bütün aileler günler öncesinden hazırlanarak bağlara gider ve bağbozumunu büyük bir uğraşla gerçekleştirirler. Üzüm suyunu elde etmek için çuvallar hazırlanır ve üzümler çuvalın içine konularak ezme işlemi gerçekleştirilir. Bu işlemden sonra üzüm suyu kaplara doldurulur ve üzüm suyunu taşımakta kullanılan tulum dediğimiz bidon ile taşınarak kaynatılmak üzere hazırlanır. Üzüm suyunu kaynatmakta kullanılan nıkre veya sitil dediğimiz büyük kaplarda kaynama işlemi gerçekleştirilmektedir. Üzüm suyu şırası kaynatılarak belirli bir kıvama getirilmekte ve pestil, sucuk, beyaz sucuk ve kesme dediğimiz ürünler elde edilmektedir. Bu ürünler daha çok halkın kendi ihtiyacını karşılamasına yöneliktir ve pek fazla ticareti yapılmamaktadır.
İlçemizde ayrıca ceviz ve badem ağaçları çok fazladır. Ceviz ve bademler olgulaştıktan sonra bir kısmı kabuğundan ayrılarak bir kısmı da kabuklu olarak satılmaktadır. Genellikle kabuksuz olarak ve kış aylarında pestilin içine konularak tüketilmektedir.
Hayvancılık:
İlçede büyükbaş hayvancılık yapılmaktadır. Büyükbaş hayvancılık meraların azlığı ve yeryüzü şeklinin elverişli olmamasından dolayı ahır hayvancılığı şeklinde yapılmaktadır. Bunun yanı sıra kümes hayvancılığı da önemli bir yer tutmaktadır.
2007 Yılı İlçemiz Hayvan Varlığı
Cinsi Miktarı Birimi
Sığır : 3982 baş
Koyun : 2.700 baş
Kıl keçisi : 9.000 baş
Fenni kovan : 1800 adet
Yerli kovan. : 350 adet
Türkiye’de toplam sığır popülasyonunun %17’ si kültür ırkı, %44’ ü kültür melez ırkı ve %39’ u yerli ırk hayvanlardan oluşurken, bu oran İlçemizde sırasıyla %13, %20 ve %67’dir. Diğer bir deyişle kültür melez ve kültür oranı Türkiye ortalaması %61 iken bu oran Lice’de %33 ile oldukça düşüktür.
Sanayi:
Diyarbakır'ın Lice İlçesi'nde Toprak Holding tarafından yaptırılan yağ ve yem fabrikaları ile ilçede ekonomi canlanmaya başlamıştır. İşadamı Halis Toprak'ın, doğduğu yer olan İlçemizde 1997 yılında 7500 metrekare kapalı alan üzerine 12 milyon dolara yaptırdığı mermer fabrikasının ardından 2003 yılı mayıs ayında rafine ve dolum tesisleri ile ham yağ, eylül ayında da ham yağ üretim ünitelerinin devreye girmesi ile yağlı çekirdek işleyerek üretime geçmiştir. Bölgedeki en büyük ve Türkiye genelinde sektördeki en büyüklerden biri olan 65000 metrekare üzerine kurulan Toprak Lice Yağ Fabrikası işletmesi, ilçede istihdamın, kalkınmanın ve ticaretin gelişmesini sağlayan çok büyük bir yatırımdır. 150 dönüm arazi üzerinde 30 bin metrekare kapalı alana sahip olan yağ ve yem fabrikaları yaklaşık 20 milyon dolara mal olmuştur. Tesislerde üretilen yağ ve yemler başta Ortadoğu olmak üzere çok sayıda ülkeye ihraç edilmektedir. Yağ fabrikasının yıllık üretim kapasitesi 105 bin tondur. Her iki fabrikada toplam 250 kişi istihdam edilmektedir.
Toprak Mermer Fabrikası:
İlçemizde Toprak Holding tarafından yaptırılan mermer fabrikası 7500 metrekare kapalı alan üzerine kuruludur. 12 milyon dolara yaptırılan fabrika 2007 yılında faaliyete geçmiştir. Fabrika 150 işçiye istihdam yaratmaktadır. İşlenen mermerler iç piyasada olduğu kadar dış piyasada da satılmaktadır. Mermerin ihraç edildiği başlıca ülkeler; Çin, Endonezya, Japonya, İtalya, İrlanda, İspanya ve Suudi Arabistan’dır.
Toprak Yem ve Yağ Fabrikaları:
İlçemizde 2003 yılı mayıs ayında rafine ve dolum tesisleri ile ham yağ, eylül ayında da ham yağ üretim ünitelerinin devreye girmesi ile yağlı çekirdek işleyerek üretime geçmiştir. Bölgedeki en büyük ve Türkiye genelinde sektördeki en büyüklerden biri olan Toprak Lice Yağ Fabrikası işletmesi, bölgede istihdamın, kalkınmanın ve ticaretin gelişmesini sağlayacak çok büyük bir yatırımdır. Yağ fabrikasında kullanılan makinelerin tamamı son teknolojiye uygun olarak kurulmuş olup bilgisayar kontrollü ve “continue” sistemle çalışmaktadır.
2002 yılı kasım ayında üretime başlayan Toprak Lice Yem Fabrikası, Toprak Lice Yağ Fabrikası ile birlikte entegre tesis olarak kurulmuştur. Saatte 30 ton yem üretme kapasitesindedir. Peletleme kapasitesi ise saatte 15 tondur.
En ileri teknoloji ile tam otomatik ve bilgisayar kontrollü olarak “continue” sistemle her tür ve formda hayvan yemi üretimi yapmaktadır.
Bölgedeki en modern fabrika olan Toprak Lice Yem Fabrikası’nın kaliteli yem üretiminde önder olması ile piyasadaki etkinliği her geçen gün daha da artmaktadır. Yem üretim kalitesi ile bölgede hayvan yetiştiriciliğinin gelişmesini sağlamakta ve yüksek verimli hayvan besiciliğini teşvik etmektedir. Böylece bölgenin ülke ekonomisine katkısını arttırarak çok önemli bir kilometre taşı olmuştur.
Kültür ve Turizm
BİRKLEYN MAĞARALARI Lice'nin batısında, Diyarbakır-Bingöl karayolunun Birkleyn Çayı ile kesiştiği yerdedir. Dördüncü zamanda bir göçme ile dağ, Birkleyn Çayı'nın önünü tıkamış ve çay sol sahildeki kalkerler arasından kendisine aşındırma ile yol açmış, böylece bugünkü mağara meydana gelmiştir. Bu aktif travers mağaranın üstünde iki tane fosil mağara daha vardır. Kitabeli mağaranın doğusunda bulunan, 400 m uzunluğa sahip diğer fosil mağara oluşumlar açısından çok zengindir. Antikçağda ölülerin yeraltı dünyasına girdiği kapı olarak kabul ediliyordu Diyarbakır-Lice'deki Birkleyn Mağaraları'nın en uzunu. Dokuz yüz metrelik büyüleyici tünel ve ikinci mağara Asur kral kabartmaları ve yazıtlarıyla süslenmiştir.



ÇEPER HANI
Kervansaray (Han), Diyarbakır-Bingöl yolunda, Lice yol ayırımından yaklaşık olarak 5 km kuzeyde, Biryas Köyü yakınındadır. Bugünkü Bingöl yolunun sol kenarında yer alan bu Han küçük bir tepenin eteğinde, hafif meyilli bir arazi üzerinde kurulmuştur. Tonozları yer-yer göçmüş olan yapının bir kısmı bugün ahır olarak kullanılmaktadır.
Han 40 m 90X23 m 40 ölçüsünde dikdörtgen bir yapıdır. Kuzeydoğuya bakan cephede beş hücre ve iki eyvan yer almaktadır. Cephenin doğu köşesine rastlayan hücrenin güney duvarına iki pencere açılmıştır. Bu pencerelerin ilk yapıdan kalmış oldukları şüphelidir. Fakat güneydeki pencere bugün düzensiz bir gedikten ibarettir. Burada mevcut bir ocağın sonradan pencere şekline konulmuş olabileceği akla gelmektedir. Hücrenin kuzey duvarında iki adet dikdörtgen niş görülmektedir.
I ve II numaralı hücreler arasında derince bir eyvan yer almaktadır. Bugün tonozu göçmüş olan eyvanın güney duvarında iki, kuzey duvarında da bir dikdörtgen niş görülmektedir. II numaralı hücre de yaklaşık olarak I numaralı hücrenin ölçülerine sahiptir. (4m35x5m65) Bu hücrenin güney duvarına bir dikdörtgen niş ve yarım daire profilli bir ocak; batı duvarına bir, kuzey duvarına da iki dikdörtgen niş açılmıştır. Bu hücreye bir tahta kapı takılmış olup halen ahır olarak kullanılmaktadır.
Cephenin yaklaşık olarak ortasında yer alan giriş eyvanı, hücrelere ve diğer eyvana nazaran daha geniş tutulmuştur. Tonozunun hemen-hemen tamamı göçmüştür. Eyvanın batı duvarına açılan genişçe bir pencere, III numaralı hücre ile irtibatı sağlamaktadır. Basık kemerli geniş ahır kapısı bu eyvan içine açılmaktadır. III numaralı hücre ile bu eyvan arasındaki kalın duvar içine inşa edilmiş taş merdivenle çatıya çıkılmaktadır. Kapısı diğerleri gibi cepheye açılan III numaralı hücrenin doğu duvarında bir niş; batı duvarında da bir niş ve yarım daire profilli bir ocak görülmektedir. Bu hücrenin tonozu göçmüştür. IV ve V numaralı hücrelerin kapıları dışında, cepheye açılan birer de pencereleri vardır. IV numaralı hücrenin güney, doğu ve batı duvarlarında birer niş; batı duvarında bir de ocak vardır. V numaralı hücrenin de batı ve kuzey duvarında bir niş; batı duvarında yarım daire profilli bir ocak vardır.
Cephe duvarının ortasında yer alan giriş eyvanına açılan geniş kapıdan ahıra geçilmektedir. Bu kısım, iki sıra halinde düzenlenmiş 12 adet dikdörtgen profilli paye ile üç paralel sahına bölünmüştür. Giriş kapısının karşısına rastlayan payeler arasındaki açıklık (4m35) diğerlerine nazaran (3m65) daha fazladır. Payeler yuvarlak kemerlerle birbirlerine ve doğu-batı duvarlarındaki dikdörtgen çıkıntılara bağlanmaktadır. Aynı genişlikte olan sahınların her biri kuzeybatı-güneydoğu yönünde uzanan birer beşik tonozla örtülüdür. Güneydoğu tonozunun doğu ve batı uçları ile ortası; ortadaki tonozun doğu ve batı uçları; kuzeybatı tonozunun da doğu ucu göçmüş durumdadır. Kuzeybatı tonozunda, batıdan itibaren beş payenin arası ve beşinci paye ile kuzey duvarı arası briketle örülmüştür ve bu hacim halen ağıl olarak kullanılmaktadır.
Güney duvarı boyunca, yarım daire profili yedi adet ocak inşa edilmiştir. Ocaklar, paye aralarına isabet edecek şekilde yerleştirilmiştir. Kuzey duvarında, giriş kapısının iki yanında, üçerden altı adet ocak daha vardır. Bu ocaklar şekil ve boyut yönünden güney duvarındakilerle aynıdır.
Yapı oldukça itinalı bir işçiliğe sahiptir. Dış duvarlar, düzgün sıralar teşkil eden yontma taşlarla inşa edilmiştir. Dışta, köşeler, kapı ve pencere söveleri, eyvanların başlangıç kemerleri bej renkli düzgün kesme taşlarla inşa edilmiştir. Hücrelerin iç duvarları kırma taştan, cephedeki eyvanların ve hücrelerin tonozları tuğladandır. Çatıda tonozlar arasındaki çukurluklara, tonozların tepe yüksekliği hizasına kadar birbirine paralel duvarlar örülerek çatı düz bir yüzey haline getirilmiştir. Bu duvarlar arasındaki boşluklar yassı taşlarla kapatılarak üzerleri toprakla örtülmüştür. Tonozlar üzerine binen yükü azaltmak amacına yönelik bu teknik oldukça ilginçtir. İçten yarım küre şekilli kubbe, dıştan da mahruti çatı ile örtülü Selçuklu Kümbetlerinde de aynı düzen görülmektedir. Ahır giriş kapısının basık kemeri yassı taşlarla örülmüştür. Ahır kısmının tonozları kırma taştandır. Payelerin 1m 50 cm yüksekliğe kadar olan kesimleri ile payeler arasındaki yuvarlak kemerlerin iç yüzeyleri kesme taşlarla kaplanmıştır. Yapıda mevcut bütün ocaklar ve nişler tuğla ile örülmüştür. Handa görülen muhtelif kısımların ne olarak kullanıldıkları kolayca tahmin edilebilmektedir. Cephede yer alan beş müstakim hücre, hatırlı ve zengin yolcuların kalmaları için düşünülmüş olmalıdır. Hücrelerin duvarlarında görülen çok sayıda niş ve ocak, bu mekanların yatakhane olarak düşünüldüklerine açık delildir. Ahır kısmında da ocaklar bulunduğuna göre, yolcuların bir kısmı da burada barınıyor olmalıydı. Cephede görülen ikinci eyvan, elverişli mevsimlerde yolcuların topluca dinlenebilecekleri bir mekan olarak düşünülmüştür.
Han, üç nefli ahır kısmı ve bu kısım önünde sıralanan hücreleri ile sık rastlanan bir düzene sahipse de, avludan yoksun oluşu yadırganmaktadır. Malatya'daki H.1047/M.1637-38 tarihli silahlar Mustafa paşa kervansarayı, çeper ile aynı düzene sahip olmakla birlikte, burada ahırın önünde sıralanan hücreler revaklarla çevrili bir avluya açılmaktadır. Ahır kısmının önünde hücrelere sahip diğer hanlarda ise hücreler avlunun sadece bu kesimine inhisar etmemekte, diğer üç duvar boyunca da hücrelere rastlanmaktadır. Çeper hanı ile aynı düzene sahip bildiğimiz tek yapı Ceyhan'ın (Adana) Kurtkulağı Köyü'ndeki Handır. Çeper hanı gibi üç sahınlı bir ahıra ve bu ahır önünde bir kaç hücreye sahip olan Kurtkulağı Hanının hücreleri bugün çok harap durumdadır. Gerek Çeper Hanı'nda, gerekse Kurtkulağı Hanında ahırların dışa tamamen kapalı durumda olmalarına mukabil öndeki hücreler için her hangi bir korunma tedbiri olmamış olması düşündürücüdür.
Çeper Hanı ile aynı düzene sahip hanlar arasında saydığımız silahlar Mustafa Paşa Kervansarayı (Malatya) H.1047/M.1637-38; Hişva Hanı (Gaziantep) XVII.yüzyıl; Deliller Hanı (Diyarbakır) H.934/M.1527; Sulu Han (Ankara) 1658(?) tarihlidir. Yapının en yakın benzeri olan Kurtkulağı Hanı'nın tarihi belli olmamakla birlikte H.1116/M.1693 tarihli bir vakfiyede adı geçmektedir. Yukarıda saydığımız örnekler-bir teki hariç-XVII. Yüzyılda inşa edilmiş yapılardır. Bu durumda Çeper Hanı'nın da XVII. Yüzyılda inşa edilmiş olduğunu kabul etmemiz mümkündür. Yapının planı ilk olarak Metin Sözen tarafından yayınlanmış ve hakkında bir kaç cümlelik bilgi verilmiştir. Diyarbakır ve bölge üzerine araştırmalarıyla tanınan Basri Konyar'da yapı hakkında verdiği kısa bilgide, Hanın IV. Murat zamanında kaldığı rivayetini nakletmekte ve Lice'nin II: Kolordu Merkezi olduğu sıralarda yapının onarıldığını söylemektedir.



Ulu Cami (Vakıf Ahmet Bey Camisi)
Bu camiyi Şeyh Hasene Ezraki soyundan gelen Ahmet Bey 1540-1541 yılında yaptırmıştır. Ahmet Bey kurduğu vakıflar ve halka yaptığı hizmetlerden ötürü Vakıf Ahmet Bey olarak tanınmıştır. Bu nedenle de camiye Vakıf Ahmet Bey ismi verilmiştir. Ayrıca Ulu Cami veya Cami-i Kebir olarak da bilinmektedir.
Lice depreminden önce kare planlı olan bu caminin iki katlı bir son cemaat yeri vardır. İbadet mekanı sütunlar ve geniş sivri kemerlerle iki nefe ayrılmıştır. Daha sonra beşik tonozlu bir bölüm buna eklenmiştir.
Cami 1845 yılında yanmış, Hacı Sadullah Bey tarafından 1875 yılında onarılmış ve yapılan bazı ilavelerle genişletilmiştir. 1960 yılında da Hamit Toprak Bey tarafından camiye minare yaptırılmıştır. 1975 Lice depreminde cami büyük hasar görmüş ve minaresi yıkılmıştır.
Melik Adil Camisi
İlçeye bağlı, Kabakkaya (Antak) Köyü’nde bulunan Melek Adil Camisi’nin ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Dikdörtgen planlı bir yapı olup üzeri çatı ile örtülmüştür. Minaresi dört köşedir ve bazı silmelerle de üç bölüme ayrılmıştır.
Gençlik ve Spor
İlçemizde 1 kapalı spor salonu, 2 futbol sahası,1 adet halı saha faaliyet göstermekte ve gençlerin spor ihtiyaçlarına cevap vermektedir. İlçemizde, Kaymakamlık-Milli Eğitim Müdürlüğü işbirliğiyle ilk ve orta dereceli öğrenciler ile gençlerimize yönelik sportif turnuvalar yapılmaktadır.